Daisypath Happy Birthday tickers

Daisypath - Personal pictureDaisypath Happy Birthday tickers

30 Eylül 2010 Perşembe

13. ay

13 aylık ,77 cm ,1800 gr sın.

23 Eylül 2010 Perşembe

Artık koltuklara da tırmanmaya başladın prenses ,hadi hayırlısı bakalım :) ...

Dün inanılmaz bir enerjiyle ,nenenin yatağına ,salondaki koltuklara tırmandın.Ben indirdim ,sen tekrar tırmandın.Öylesine büyük keyif aldın ki bu işten ,tatlı haykırışlarınla bizi gülmekten kırdın geçirdin :)) Artık hep daha tetikte olmamız lazım .Gerçi koltuktan nasıl güvenli inileceğini biliyorsun ,bunu uzunca bir zaman önce öğretmeye başlamıştık sana bugünleri düşünerek ama yinede ne olur ne olmaz.

Yakın zamana kadar yalnız başına evin içinde gezintiye çıkmıyordun ,şimdilerde ise karanlıkta dahi olsa içerki odalara gidiyorsun.

Bu sıralar öğrendiklerin arasında kendi etrafında dönmek te var."Asya hadi kızım dön " deyince önce eline kendince bir hava verip ,başını hafifçe öne eyip dönmeye başlıyorsun .Bir süre sonra sanırım başın dönence sendeleyip ,dişlerini gösterecek şekilde sırıtarak yere oturuyorsun .

Artık elin kalem de tutuyor :)Eline geçirdiğin kalem için inatla kağıt istemeyi beceriyorsun.Sonrada büyük bir zevkle karalama yapıyorsun.

Şimdilerde ise yeni bir huy çıkardın bebeğim ; kızdığın zaman ısırmaya kalkıyorsun bizi.Henüz üstte 3 altta 2 dişin olmasına rağmen inanılmaz can yakıyor dişlerin . :))

20 Eylül 2010 Pazartesi

Büyükçamlıca'da bir güzel :)

Uzun zaman olmuştu Bülent&Dilek'lerle görüşmeyeli .Dilek'in hamile olduğunu öğrenince mutlaka gidip ziyaret edelim ,heyecanlarına ortak olalım istedik .Aslında iki gün önce gittik ama yazma fırsatını şimdi bulabiliyorum :) Kızları Meltem şimdi 10 yaşında .Uzunca bir aradan sonra ikinci çocuk geliyor.İkiside olaya adapte olamamış gibiler .Halen ilk öğrendikleri zamanın inanmazlığı içinde ,sanki henüz başlamışlar anlamaya o minik nefesin gerçekliğini.Meltem çok istiyordu kardeşi olmasını ,sevinç içinde .Tüm akşam Asya ile ilgilendi zaten büyük bir keyifle.Asya'm da çok eğlendi.İlk USG sini çekelim bebişin dedik ve hastaneye gittik hep birlikte.Nöbette Asya'mızın doktoru Fatma vardı.Minik bebek 10 haftalık şu anda ve gayet iyi görünüyor.USG de görünce ,minik bir fasülye tanesi kadar bebeği ,Asya'mı ilk kez USG de gördüğüm an geldi aklıma ,inanılmaz duygulandım.Sanki tekrar yaşadım o güzel heyecanı.İçimde kıpırdanan ,benden can alan o minik varlık...Allah'ın ne büyük bir mucizesi,şükürler olsun...
Hastaneden çıkışta Büyükçamlıca'ya çıktık birlikte.İnci tanem ,mısır ve kağıt helva yedi afiyetle Gece boyu peşinden koşturdun bizi...
Sergideki renkli renkli takılar ilgini çekince benide seninle sürükledin ,tablayı çekip devirmeyesin diye kucağıma almak zorunda kaldım seni :))
Mısıra asla hayır diyemez kuzum ...
Akşamki dostlarımız Bülent&Dilek&Meltem.

16 Eylül 2010 Perşembe

Mısırcı güzeli ...

Bugün haşlanmış mısır yedin kendi başına.Daha önce taneleyip ,tek tek ezerek ben yediriyordum sana .Bugünse elimden kaptın ve afiyetle yedin :)...
Ne zor işmiş meğer mısır yemek ...

Yerken ancak bu kadar ciddi olunur sanırım .

15 Eylül 2010 Çarşamba

Güneşli bir sonbahar günü ve park ...

Bu akşam üzeri prensesimi ,parka götürdüm.Burayı yeni fark ettik.Daha doğrusu teyzesi "yakınımızda bir çocuk parkı olsa keşke" dediğim zaman bahsetti buradan.İki haftadır gidiyoruz oraya.Bugün herzamankinden daha kalabalıktı.Artık havalar serinlemeye başladı ama güneş herzamanki gibi tatlı tatlı ısıtıyor .

Minik balerina cif :) ...

Bu sabah Asya'm uyandı ama ben gözlerimi açamaz bir haldeydim.Geceleyin yanıma aldığım için ,bir süre etrafımda döndü durdu ,sonra yataktan indirdim.Kendimide kalkmaya zorladım ,birlikte salona geçtik.Biraz sonra ben telefonla Alparslan ile konuşurken Asya banyoya geçmiş, anneannesinden viledayı almış.Bir baktım elinde koca vileda sapı yanıma gelmeye çalışıyor ,ama kapıya takılmış ,çekiştirip duruyor gelemeyince çığlık atıyor :) Nihayetinde bir süre yerleri temizledi elindekiyle .Meraklı kuzu ,süpürgeyle yerleri de siliyor ,toz bezi ile toz da alıyor.Maşallah şu yaşında pek bir titiz ve meraklı temizliğe :))

10 Eylül 2010 Cuma

Büyükada ve Aya Yorgi Klisesi...

İşte uzun bir gün daha .Aslında kararsız kalmıştım gidip gitmemek konusunda ,çünkü seni idare etmek ,isteklerini anlayıp sen sızlanmadan uygun bir çözüm yolu bulup seni memnun etmeye çalışmak inan çok yoruyor, heleki bu işi tek başıma yapmaya çalışırsam .İşte bu nedenle "evde kalalım" dı son kararım ama dayının ısrarı,yardım edeceği yönündeki sözleri ve seninde biraz gezmeye açık havaya ihtiyacın olduğunu düşünmem neticesinde gitmeye karar verdik.Sabah Kadıköy'de Osman'nın arkadaşları ile buluşmak üzere saat 10 da yola koyulduk ama ilk vapur kaçınca ancak 11:30 dakine binebildik.Yukarıdaki fotoğraf vapurda Asya'mın yerinde duramadığının bir kanıtı :) Yaklaşık 1,5 saatlik uzun bir yolculuktan sonra vardık Büyükada'ya .İnanılmaz bir kalabalık vardı adada.Acaba hep mi böyleydi yoksa tatil diye mi bilemedik doğrusu.Fayton sırası adeta zikzak çizerek uzuyordu.İlk kez bindin faytona :) Fayton kuyruğunda da huzursuzlanıp ağlayınca ,dönüşümlü olarak kucağımızda gezdin.Tuğba ablanın kucağındaki bu mutlu pozuna bakıp sanki bana kök söktüren minik kız sen değilmişsin gibi geliyor.Aslında tek sıkıntın öğlen uyku saatinin bir hayli geçmiş olmasıydı.Etraf o kadar kalabalık ,canlı ,hareketli ve senin için o kadar çekiciydi ki uykuya dalamadın bir türlü .Dayın kuyruğa girdi yaklaşık 20 dakika sona sıra bize geldiğinde keyifli fayton gezimiz başladı.Sonunda faytona bindiğimizde sen iyice huzursuzlanmıştın bu vakte kadar .Bir süre etrafı seyrettin kucağımda ama o yeni şeyleri gördüğün zamanki heyecanını gösteremeyecek kadar yorgundun.Neticesinde kucağımda uyuyakaldın yolun yarısında . Aya Yorgi'ye çıkan yokuşun başında bırakıyor faytonlar ve 20-25 dakikalık bir yokuş yürüme periodu başlıyor. İşte uzun ve dik yokuş ...Seni arabana yerleştirdik ve dayın bu uzun dik yokuşta kan ter içinde kalarak arabanı itti.Varmamıza çok az bir zaman kala uyanıverdin ve geri uyutamadım seni ,çok az nerdeyse yarım saat uyudun.


Aya Yorgi kilisesi Büyükada'nın en yüksek noktalarından birinde konumlanmış.Ortodoks kilisesi'nin otoritesi sayılan başpiskoposluğun Türkiye'de kabul ettiği kilise olma özelliği taşıyor.Bu kilise ,Hırıstiyanların 2 Hac noktasından (diğeri Efe'teki Meryem Ana Kilisesi) biri kabul ediliyor.Yılın iki tarihinde (23 nisan ve 24 Eylül) ziyaetçi akınına uğruyor.
Anlatılana göre Bizans döneminde işgal altında kalan kilisedeki ikona ve kutsal cisimleri kurtarmak için papazlar bu cisimleri toprağa gömmüşler.Aradan geçen yıllardan sonra Aziz Aya Yorgi bir çobanın rüyasına girmiş ve kiliseye uzanan yolu çan sesini duyana kadar yürüyüp çan sesi duyduğu yerde kazmasını istemiş.Çoban bu yolu hiç konuşmadan çıkmış ve rüyasındaki olaylar gerçekleşmiş.İşte yılın iki vakti insanlar bu yolu hiç konuşmadan çıkıyorlar ,ellerindeki makaraları çevredeki çalılara takarak ilerliyorlar böylece dileklerinin gerçekleşeceğine inanıyorlar.



İşte biz bu yolu ,hiç durmadan konuşarak ,"bu yol ne zaman bitecek ,ne kadar dik bir yokuş ,çok susadım ,değermi acaba bu yokuşu çıkmaya ,Asya'nın yerinde olsaydım da arabada ben yatsaydım :) .... vs.vs.vs. "diyerek çıktık .Yokuşun başında ilk önümüze çıkan ,küçük kilise binasına uzanan bir küçük meydan oldu .Asya'm dik yokuş boyunca ilk defa ayağını orada yere bastı ve koşturmaya başladı :)
Ağaca tırmandın...Oradan adayı kuşbakışı seyretme fırsatın oldu :)
Biraz daha ilerleyince Adaları ve denizi kuşbakışı gören ve yemek yeme inkanı olan açıklığa çıktık ve kalabalık bir grup olduğumuzdan iki masa birleştirerek güzelim manzaraya karşı oturduk.Nasılki fayton kuyruğunda beklemek gerektiyse çıkışta ,burada da yemek kuyruğu bir hayli uzundu ve yarım saat belkide daha fazla beklemek gerekti.Bu arada sende çevreyi keşfe başladın.Bir köpekcik vardı ,onu bir hayli rahatsız ettin.Zavallı hayvan nereye kaçarsa kaçsın gidip buldun ve uyumasına bir türlü müsade etmedin :) ama tüm tacizlerine rağmen sana gayet kibar davrandı zavallıcık.

9 Eylül 2010 Perşembe

İşte bir bayram daha...

Biraz buruk ,biraz özlem dolu ,biraz mesafe yüklü ve babamızdan uzak bir bayram.İnşallah ayrı geçirdiğimiz ilk ve tek bayram olsun bu.Sabah güneşli güzel bir gün ile uyandık ,bayılırım bayram sabahlarının böylesi aydınlık olmasına.İçi kıpır kıpır olur insanın.Ev halkı bayramlaştık.Babamızla telefonda bayramlaştık.Bu bayram dayı evdeydi ,geldiğinden bu yana yani iki gündür sabahları seni alıp oyalıyor bende birazcık daha kestiriyorum.Etrafına neşe saçıyorsun kelebeğim ,o insanı baştan çıkaran gülüşünle tavlayamadığın kimse yok :) İnşallah hep gülüşlerin böyle içten olur ve hiç solmaz.Bugün akşama doğru dayınla birlikte seni parka götürdük.4-5 yaşlarında bir çocuk vardı scooter ile kayan onun peşine takıldın ,koştun .Halı sahada oynayanlar çıktıktan sonra orada koşturdun .Senin yaşlarında birkaç minik daha vardı ,onlarla kaynaşmaya çalıştın.Cana yakın ve sempatik kuzum benim :)

7 Eylül 2010 Salı

Salı pazarı'nda bir yorucu gün...

Babamızında yanımızda olması ,dışarı işlerini gerçekten kolaylaştırıyor.Yoksa iki defa düşünmem gerekiyor bir yere gitmek için.Bugün Salı pazarı kurulmuştu ,birlikte gittik.Öğlen uykunu yapmamış olduğun için biraz huzursuzdun sen.Arabanda pek oturmadın ,genelde simitle oyalanabildiğin için simit verdik sana ama bu bile çözüm olmadı bu kez.Ne kucak ,ne emzikle pışpış pek yeterli gelmedi sana ,yürümek istedin daha çok.Velhasıl biraz yorucu geçti bizim açımızdan bu pazar İşte pazar fatihi ASYA :))) Gün boyu daha çok böyle gezdikGözlerindeki çılgın ifadeye bakılırsa ,gözüne birşey kestirmiş ve tutabilene aşkolsun modunda... Bu süslü minderleri satan kadına pek bir bayıldın bal peteğim.Yastıklara başını koydun ,kadının kucağına gittin hatta biz gidiyoruz deyince el sallayıp uğurlamaya kalktın bizi :) Ayak üstü iki süslü yastığa sattın beni kızım :)))

Bu fotoğraf karesi pazardan çıkmadan az önce ,yorgunluk atıp anneanneyle buluşma yerimizde beklerken çekildi.

2 Eylül 2010 Perşembe

Bir yaş aşıları...

Bugün bir yaş aşıların için Çinili sağlık Ocağı'ndaydık.Pnömokok ve MMR aşıların vardı.Boy ve kilo kontrolünü de yapmış olduk böylece ; 10200 gr ve 74cm sin.Biri kolundan diğeri bacağından yapıldı aşıların.Anneannenle birlikte gittik bu kez .Herzamankinden fazla ağladığın söylenemez ama bu kez bakışların daha biliçliydi .Seni sedyeye yatırıp bacaklarını tuttuğumuz saniye zaten ağlamaya başlamıştın ama bu ,can acısından değil ,tutsak edilmekten kaynaklanan bir başkaldırı ağlamasıydı.