Daisypath Happy Birthday tickers

Daisypath - Personal pictureDaisypath Happy Birthday tickers

18 Şubat 2012 Cumartesi

İki yaşına sayılı günler kala Asya'mız ile ilk tatilimiz (31/07/2011)

Uzunca bir aradan sonra yazma fırsatı ve azmi buldum nihayet.Bunda Asya'mız ile yaşadığımız bir ilkden bahsedecek olmamım da payı var aslında :)Bu sene iki yıl üstüne bir tatil yapma düşüncesi sıcak gelmeye başlamıştı zaten ,nihayetinde Asya'mız artık büyüdü biraz daha idare etmesi yada oyalaması imkanlı hale geldi.Aslında o kadar enerjiksin ki bebeğim senin ilgini doyurmak tek birimizin harcı değil halen.Artık herşeyi çok güzel anlatabiliyorsun ,her istediğini söylüyorsun.Yerimde oturtmuyorsun "anne kak hadi ,uyuma ama..." :)
Evet gelelim tatilimize ;oldukça yorucu ve uzun bir yolculuk oldu.İlk durağımız Osmaniye'den önce Ankara idi.Hem yola bir mola verip dinlenmiş hemde dede ve babaanneyi görmüş olduk.Sabah balkonda yapılan serin bir kahvaltını adından sıcak ve uzun yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ettik.
Yolumuz üzerindeki ilk durağımız Tuz Gölü'ydüorum tabi, kastettiğim dinlenmek zaman geçirmek için mola verdiğimiz ilk yer. Küçük duraklamaları saymıyorum. Asya uyuduğu ve ben kendimi sıcak altında gezecek kadar dayanıklı hissetmediğim için pek gezmek istemedim ama Alparslan'nın ısrarı üzerine Asya'yı arabasına yatırıp yanımızı alarak yaklaşık 1 saatlik bir mola verdik Tuz gölü'nde. Ayaklarımızı tuzlu suda dinlendirdik ve bol bol fotoğraf çektik. Gerçektende yanından geçip uğramamak olmazmış.


Osmaniye'ye varmamıza kısa bir yolumuz kala Şekerpınar'ına uğradık. Buz gibi soğuk suyunun tadına bakıp ayaklarımızın ne kadar süre bu suya dayanabileceğini denedik. Lezzetli etini yediğimiz ve nehrin üzerinde uzanan asma köprü ile geçilen bir açık hava restorantında dinlendik. Asya bahçenin ortasındaki 4 musluklu çeşmede eğlence buldu kendine. Ellerini suyla doldurup içmeye çalıştı, yüzünü yıkayıp saçlarını ıslattı.Bir çeşmeye, bir masaya yanımıza koşturdu durdu.  Bu arada üstü başı sırılsıklam oldu :) .Asma köprüden hoplaya zıplaya geçti babasının kucağında. Yine eski bir taş köprü üzerinde koştuk birlikte. Arabaya dönmek istemedi bir türlü... 
Osmaniye'ye vardığımızda akşam saatleriydi.Sultan hala'ya gittik .Sağolsun hala epeyce bir hazırlık yapmış geleceğiz diye.Mumbar dolması , içli köfte ,ayran aşı çorbası...Hemen yer sofrası kuruldu ,bizde sofraya kurulduk :) Babamız yolda hep mumbar sayıkladığı için öncelikle ondan yemek istedi ama hala içli köfte ile ikisi ağır olur diye mumbarı sabah pişirmeyi düşünmüş.Alparslan illaki yerim deyince hemen mumbarıda buzluktan çıkarıp pişmeye bıraktı.Asya içli köfteden bir lokma alıp "acı acı" deyip yemedi ,birlikte  çorbadan içtik .Ben çok sevdim soğuk çorbayı.Heleki Osmaniye'nin nefes aldırmayan sıcağından sonra enfesdi .Saat geç olduğundan biraz muhabbetin ardından yataklar serildi ve dünyanın en büyük nimeti olarak düşündüğümüz klima sayesinde rahat bir uyku çekebildik.

Sabah kahvaltıya  Elif'e gittik. Onu da alıp yaylaya birlikte gidecektik.Asya,  İrem ve İpek ile balkondaki havuzda oynadı. Sudan herzamanki gibi zorla çıkartabildik Asya'yı. Elif son anda ortaya çıkan bir sebeple gelemeyeceğini söyleyince, İrem'i de alarak yola koyulduk.






Yolda kimi zaman durup etrafı seyrederek vardık yaylaya. Yemyeşil ağaçlıklar arasında ,Osmaniye merkezin boğucu havasından uzak, nefes alabilmenin tadına vardık yeniden.Yaylada geçirdiğimiz iki gün Asya'nın peşinde merdivenlerden koşturmayla geçti :yeni yeni kendi başına çıkıyor ama inemediği için hep arkasında olmamız gerekiyor.Dalından koparıp yediğimiz erik ve böğürtlenler Asya'nın da çok hoşuna gitti.Rüveyda hala sabahları erkenden kalkıp ocak başında pizza ve börekler pişirdi bize ,taze yumurtanın lezzetine vardık.Yayladan dönerken yola akan küçük bir şelalenin suyunda ayaklarımızı serinlettik birlikte.





























Dönmeden bir gün önce yine Osmaniye merkezde Alparslan'nın amcasının evini ziyaret ettik.Etrafı çocuklarla sarılınca Asya da pek yabancılık çekmedi.Minik renkli civcivleri sevdi.Herkes kaçışırken ,Asya yakalamak için peşlerinden koştu.







Sonraki gün yola çıktığımızda öğlen olmak üzereydi.Ankara'ya dede ve babaanneyi almaya gittik. Ertesi günkü istikametimiz İzmir Özdere'ydi. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra vardığımızda gece saat 1 olmuştu.Özdere'de geçen 5 günümüz çok eğlenceliydi.Asya'yı bol bol yüzdürdük. Şişme havuz almıştık yanımıza ,kimi zaman onun içinde oynadı. Bahçede, sahilde koşturdu durdu. Bir akşam gece lambasının ışığında gölgesiyle tanıştı. Panik halde gölgesinden kaçmaya başladı. Asya, kaçtıkça peşinden gelen gölgesini gördükçe çığlık atıp bana ve babasına sarılmaya çalıştı :)) Anlattık, bir daha anlattık sonra bir daha derken gölgemizi dövmeye, görmediğimiz zaman "gölgem nede ?" diye sormaya başladık :)). Deniz ,güneş ve yine merdiven nöbetiyle geçen tatilimizin ardından dönüş zamanı çabucak geldi.






 

Asya'mız ile ilk tatilimiz korktuğumuz kadar sıkıntılı geçmesede oldukça yorucuydu.Kimi zaman sabrımızın taştığı anlar olsa da, tatil Asya'sız düşünülemezdi doğrusu. Denizde suyla oynarkenki mutlu yüz ifadesini görmek ,sevinç haykırışlarını duymak,  kendi elleriyle koparıp "anne sana mama getidim"deyip bana uzattığı böğürtlenleri yemek, "atı,yedi ,onn" diyerek merdivenden çıkarkan arkasından koşup düşmesin diye yetişmeye çalışmak, "üşümek yok, üşümedim anne"deyip denizden çıkmayı reddetmesine tanık olmak ve hergeçen gün kendini daha iyi ifade edecek kelimeleri öğrendiğini farketmek dünyanın hiçbir nimetine değişilmezdi...
Bu fotoğrafta dönüş yolunda uğradığımız Karacabey'den.Atları sevdik, ot yedirdik. Asya bana ilginç gelen bir şekilde atlardan çekindi :))"anne baba, atlar beni yicek ,atlar beni yemsein " diyerek kucağımıza sıkı sıkı yapıştı. :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder