"anne bak ,bunları senin için topladım, al anne"
"teşekkür ederim bebeğim, bir öpücük alabilirmiyim lütfen?"
"alabilisin" deyip yanağını uzattın bir edayla.
Ertesi gün babaanneye gittik, dükkanındaki kediyi sevdin. Birlikte Ümraniye Carrefourda'ki alışveriş mağazasındaki çocuk oyun parkına gittik. 1,5 saate yakın orada oynadın.
Sonraki gün dayın ve Tuba ablan geldiler. Sana koşuşan bir bebek getirmişler armağan olarak. Bir hevesle açtın hediye paketini ama pek ilgilenmedin bebekle. Daha çok biz oynadık sen de bakasın diye :) Akşama doğru durgunlaştın, uykun var sandım ilk başta. Yemekte bişey istemedin, "ayran içmek istiyorum anne" dedin. Bir ara anneannen kucağına aldığında "Asya çok sıcak, ateşi olmasın" dedi. İlk başta ihtimal vermedim çünkü hiçbir hastalık belirtin yoktu. Ama ölçünce 39,4 derece ateşin olduğunu anlayınca apartopar ilaç, soğuk uygulama derken sabahı yaptık. Gün içinde 3,5 saat arayla ateşin çıktı sürekli. İlk muayenemizde boğazın hafif kızarıktı ve bu kadar yüksek ateşin olunca ilacına başladık. 3. gün halen geçmeyince ve sen bişeyler yemei reddedince tekrar baktım ağzına ve farkettimki tüm ağız mukozan, dilin, tonsillerin aftlarla kaplı. Herpetik sotomatit oldun. Lokal antiseptik ve lokal anestezik sprey başladık hemen. Ancak lokal anestezik sprey sonrası bişeyler yiyebildin güzel kuzum. Resmen içimiz parçalandı; sürekli ateşi, sürekli soğuk uygulama, tüm hafta böyle geçti. Dönüşte Ankara'ya dedene uğradık. Hastalığının 6. günüydü ve nisbeten ateşin daha seyrek aralıklarla yükseliyordu. Pazar akşamı evimizdeydik ve aftların yarı yarıya düzelmişti. 12. günde artık nihayet rahatlıkla yemeğini yiyebiliyordun. Yaklaşık 1,5 kilo verdin o sıra. Sen acıdan ağladıkça, ben de ağladım ."anne yemek istiyorum" deyip ağzın acıyınca yiyemeyip "anne yiyemiyorum" deyince anlatamam içimin yangınını benim güzel yüzlü, melek kızım. Allah'tan xslokain ile uyuşturup bişeyler yemeni sağlayabildim. Halen daha üzerinde o kadar zaman geçmesine rağmen unutmadın ve ara sıra "anne sen ağzıma sprey sıkmıştın ya , artık yiyebilirim" diyorsun bazen. Tüm hastalığın boyunca ateşin çıktıkça ilaç içmemek için "anne ben hasta değilim " deyip ağladın. Allah bir daha vermesin, Allah korusun seni güzel inci tanem...
Hafta sonaları mümkün olduğunca bir yerlere gitmeye çalışıyoruz. İstanbul dönüşü hafta sonu,
sahilde yürüyüşe çıktık hep birlikte. Sen son günlerde çantan olmadan hiçbiryere çıkmıyorsun. Tam bir kokoş gibi koluna asıyorsun çantanı. Kapıdan çıksak bile "çantamı unuttum" diye geri döndürüyorsun bizi, aksi halde kıyamet kopuyor. İçini de öyle çok dolduruyorsunki oldukça ağır çekiyor :). Yardım tekliflerimizi ise geri çeviriyorsun ve gün boyu elinde taşıyorsun sevgili çantanı:).
Sonraki hafta sonu Amisos tepesine kahvaltıya gittik. Artık kendi başına yiyebiliyorsun ve bu da sana ayrı bir keyif veriyor doğrusu. Aslında evden "baba atları sevmeye didelim mii?" diyerek çıktığımız için, kahvaltı sonrası Atlı Spor Tesislerine at sevmeye gittik.
Sonraki hafta sonu, babamızın iş arkadaşı Murat bey'in yazlık evine gittik mangala. Bahçeli tripleks çok güzel bir eve gittik. Bayıldın buraya, bahçede koşturmaya, kızları Eda ile oynamaya doyamadın. "Kızım sevdin mi burayı?"
"evet anne, çok sevdim, hiç gitmiyelim burdan, ben hiç sıkılmadın anne"
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder